Bu yazıda Emircan İğrek'in Ali Cabbar adlı şarkısını inceleyeceğiz, şimdiden iyi okumalar dilerim.
Öncelikle Ali Cabbar kim ona bakalım. Ali Cabbar, Tekirdağlı, düğünlerde gırnata çalarak geçimini sağlayan fakir bir ailenin beş çocuğundan birisidir. Genç yaşlarda bir delikanlı olduğunu tahmin ediyorum. Babasıyla birlikte, düğünlerde gırnata çalmaya giden sıradan bir gençtir yani.
Ali Cabbar, köyden bir kıza sevdalanır bir gün. Kızın bundan haberi var mıdır bilinmez. Ali Cabbar platonik bir aşıktır belki de. Belki de kızın da gönlü vardır Ali Cabbar'da. İhtimaller bulunmaktadır. Mesela, Ali Cabbar'ın ailesi fakir, kızın ailesi zengin olduğu için kızı istemeye gitmeye yüz bulamamıştır ya da ilk başta da dediğim gibi Ali Cabbar kendi kendine kıza sevdalanmıştır.
Şarkının en başında şöyle diyor;
"Ne ateş var ne de duman amma, tutuşur alevler, yanar Ali Cabbar
Sevdiğim kız başkasına varmış, dayanabilirsen dayan Ali Cabbar."
Eğer kızın hiçbir şeyden haberi yoksa, Ali Cabbar'ın korkup hiçbir şey söylememesi bir tık normal geliyor bana. Ali Cabbar, aşık bir insan psikolojisiyle kendisini kızın yanına yakıştıramayıp kızı dünyanın en güzel insanı olarak görüyor olabilir ve kendisinin kızın yanına yakışmayacağını düşünüyor olabilir. Ama yine de şansını denemesi gerekmez miydi? Başka bir ihtimal daha var, kız da Ali Cabbar'a sevdalı ama Ali Cabbar hiçbir şey yapmadığı için, sadece kızı sevmeyi sevdiği için kız hiçbir şey yapamayıp başkasıyla evlenmek zorunda kalıyor.
"Baban der al gırnatanı oğlum, akşama düğün var yürü Ali Cabbar
Sevdiği kız başkasına varmış, oynar el oğluyla çalar Ali Cabbar."
Bir akşam, babasının düğün var haberiyle akşam düğüne gider Ali Cabbar. Gırnatasını alıp düğüne gider, düğün sevdiği kızın düğünüdür. Sevdiği kızın düğününde el mecbur gırnatasını çalar Ali Cabbar. Sevdiği kızın başkasıyla oynadığını gören Ali Cabbar yıkılır. Düğünden sonra, bu yükün kendisine çok ağır geldiğini düşünen Ali Cabbar, askere gitmeye karar verir.
"Yükün almış buralara küsmüş, askere yazılmış gider Ali Cabbar."
Bu üzüntüye askerde dayanabileceğini, onun varlığını unutacağını sanır herhalde Ali Cabbar. Bazı insanlar, acılarını pas pas altı yapmayı tercih eder. Ali Cabbar'da bunu tercih etmiştir kendince. Halbuki Ali Cabbar'ın korkaklık etmemesi, sevdiği kızın karşısına geçip yiğitçe seni seviyorum demesi ya da kızın ailesinin karşısına geçip ben sizin kızınıza sevdalandım demesi gerekmez miydi? Sevdiğinin başkasıyla evlenmesini izlemeyi nasıl göze alabilmişti Ali Cabbar? Kendinde bu cesareti bulamaması yeterince sevmemesinden kaynaklıdır belki de. Sonuçta seven insan dağları deler, çölleri aşmaz mıydı?
"Gideli altı, yedi ay olmuş
Haberi de düşmüş köye Ali Cabbar
Sesi susmuş, gırnatası susmuş
Bi' türkü bırakmış bize Ali Cabbar"
Askere gittikten 6-7 ay sonra ölüm haberi gelmiş Ali Cabbar'ın. Üzüntüden intihar etme ihtimali olabilir. Askerden dönünce sevdiği kızın başkasının karısı olduğunu görmek zor gelecektir belki de Ali Cabbar'a. Bu acıya dayanamayacağını düşünmüş olabilir.
Sevdiği kıza kavuşamaması yeterince kötü bir olaydır Ali Cabbar'ın. Uzaktan uzağa izlemesi ve hiçbir şey yapamaması bu duruma sürüklemiştir onu. En başından harekete geçebilseydi belki de böyle bitmeyecekti sonu, bilemeyiz. Artık öğrenemeyiz de çok geç olmuştur çünkü.
Ali Cabbar, bizim için iyi bir örnek sayılabilir. Sadece aşk konusunda değil, hayatın her alanında hiçbir şey için geç kalınmaması gerektiğinin bir örneğidir fikrimce. Hiçbir şeye geç kalınmamalıdır bence, geç kalındıktan sonra hiçbir önemi, değeri kalmaz çünkü. Elden giden gitmiş olacaktır artık. O yüzden, geç kalmamalı ve eğer sevdiğimiz, kaybetmekten korktuğumuz ne varsa onun için harekete geçmeliyiz. Zaman kısa, olaylar akıp gitmekte.
Comments