google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html Aristoteles’in Poetika Eserinin Şiir, Öykü ve Dil Kullanımı Bakımından İncelenmesi | Meftun.Art
top of page
  • Yazarın fotoğrafıGamzenur Çeliktaş

Aristoteles’in Poetika Eserinin Şiir, Öykü ve Dil Kullanımı Bakımından İncelenmesi


Felsefe dünyasının önemli filozoflarından biri olan Aristoteles, sadece felsefe alanında değil, edebiyat alanında da önemli eserler kaleme almıştır. Bunlardan birisi de “Poetika” dır. Poetika eseri roman, şiir veya öykü değildir. Aksine, bu üç türlerden ikisinin (şiir ve öykü) özelliklerini farklı detaylarla okuyucuya gösteren ve içinde birçok bilgiyi barındıran bir kılavuzdur. Bu yazıda eserden yola çıkılarak öncelikle şiir bölümünün üzerinde durulacaktır. Ardından, öykü bölümü açıklanacaktır. Son olarak, dil kullanımı bölümü açıklanacaktır.


Şiirin kökeni, gelişimi ve türlere ayrılması

Aristo’ya göre şiir sanatının ortaya çıkması iki nedene dayanır ve bunlar doğal nedenlerdir. Taklit etme ve insanların öğrendiklerini taklit yoluyla öğrenmeleri. Bu iki neden, şiir sanatının temelini oluşturur. Bununla birlikte, Aristoteles öğrenmenin verdiği hazzı sadece filozofların değil, diğer insanların da aldığını belirtir. “Öğrenmek, sadece filozofların değil, diğer insanların da, daha az pay almakla birlikte, en çok haz aldığı şeydir. Resimlere bakmak hoşlarına gider çünkü baktıkları sırada bir şeyin ne olduğunu anlayıp çıkarsama yaparlar: “Bu o!” gibi.” (Aristoteles, s. 9) Bunlardan yola çıkılarak denilebilir ki şiir sanatı için taklit ve öğrenme iki büyük etkendir. Bir başka etken olarak doğaçlama da şiirin temelini oluşturur. Öyle ki, şiir ozanların kendi karakterlerine göre türlere ayrılır. Örneğin, daha ağırbaşlı ozanlar güzel insanların eylemlerini, daha sıradan ozanlar da bayağı insanların eylemlerini taklit eder. Aristoteles bu konulara değindikten sonra Homeros’un ağırlığı olan eylemlerini ozanı olduğunu belirtir. “Homeros daha ziyade, ağırlığı olan eylemlerin ozanı olduğu gibi (çünkü iyi eserler vermekle kalmamış, dramatik taklitler de yapmıştır), yergi düzmek yerine gülünç olanı dramatize ederek komedyanın ana hatlarını ortaya koymuştur.” (Aristoteles, s. 10) “Gülünç olanı dramatize ederek” tabirinden de anlaşılır ki bir yazar bunu yapabiliyorsa başarılıdır Aristoteles’e göre. Gerçekten de şiirlere veya komedyalara bakıldığında anlatılan olayların dramatize edildiği görülür. Sanat dediğimiz olgu tam da burada başlar. Sıradan veya gülünç bir şeyi sanatsal bir dille anlatmaktır esas olan. Bölümün sonunda Aristoteles, şiirin ölçüsünden bahseder. İambik ölçünün dile en yatkın ölçü olduğunu belirtir. “İlk başlarda satirik ve dansa daha yatkın olduğu için dörtlü ölçü kullanırdı, ama dil kullanımının devreye girmesiyle birlikte türün kendi doğası da esas ölçüsünü buldu. Gerçekten de dile en yatkın ölçü iambik ölçüdür; nitekim birbirimizle konuşurken sıkça iambik ölçüyle konuşuruz, altılı ölçüyü ise nadiren ve dilin armonisinin dışına çıktığımızda kullanırız.” (Aristoteles, s. 11) Aristoteles’in bu belirttiklerinden yola çıkarak denilebilir ki şiir ölçüsü dil kullanımına bağlı olarak değişir.


Tragedyanın ilk öğesi: öykü. Öykünün düzeni ve uzunluğu

Aristoteles, iyi bir öykünün olay örgüsüne bağlı olduğunu belirterek başlar bu bölüme. Olay örgüsünün temelini bütün oluşturur. Bütün, başlangıcı, ortası ve sonu olandır. Başlangıç, başka bir şeyin ortasından gelmeyen ancak ortaya çıkması doğal olandır. Orta, hem bir şeyin ardından gelen hem de kendisi ardından bir şey gelendir. Son ise, çoğunlukla başka bir şeyden sonra gelmesi doğal olan şeydir. “O halde öyküleri iyi kurmak isteyenler rastgele yerde başlayıp bitirmemeli, bu söylenen biçimleri kullanmalıdır. Ayrıca bir nesnenin, -ister canlı, isterse de parçalardan oluşan başka bir şey olsun- güzel olması için düzenlenmiş olması yetmez, rastgele olmayan bir uzunluğa da sahip olmalıdır. Çünkü güzellik uzunlukta ve düzende yatar…” (Aristoteles, s. 19) Buradan da anlaşılacağı gibi iyi bir öykü için olay örgüsünün yanında uzunluk da önemlidir. Her şeyiyle insana haz veren güzel bir kısa öykü hayal edelim. Böyle bir öykü her ne kadar okuyucuda güzel duygular uyandırsa da düzensizdir ve bir uzunluğu olmadığı için kalıcı olmaz. Başka bir unsur olarak öykünün birliği de oldukça önemlidir. Aristoteles’e göre öykünün birliği tek bir kişiye bağlı değildir. Ne de olsa tek bir insanın başına birçok veya sonsuz sayıda olay gelebilir ancak bunların bazıları birlik oluşturmaz. Aynı şekilde bir insan birçok eylemde bulunur ama bu sefer de bunlar tek bir eylem oluşturmaz. (Aristoteles, s. 21) Aristoteles’e göre Homeros, öykünün birliği konusunu Odysseia eserinde doğru bir şekilde ortaya koymuştur. Bölümün sonunda öykünün birlik ve bütünlük arz eden bir eylemin taklidi olduğuna değinilir çünkü öykü, bir eylemin taklididir Aristoteles’e göre. “… öykü de bir eylemin taklidi olduğuna göre, birlik ve bütünlük arz eden bir eylemin taklidi olmalıdır ve parçaları öyle iyi bir araya getirilmiş olmalıdır ki herhangi birinin yeri değiştirilse ya da herhangi biri çıkarılsa bütün de değişip yerinden oynar…” (Aristoteles, s. 22) Özetlemek gerekirse iyi bir öykü için olay örgüsü, öykünün birliği ve öykünün birlik-bütünlük arz eden bir eylemin taklidi olması önemli unsurlardandır.


Dilin kullanımının erdemleri

Aristoteles’e göre dil kullanımında leksis (erdem), açık olmak ve yavanlığa düşmemektir. En açık dil, yaygın sözcüklerden oluşur ama o zaman da yavan olur. Ağırbaşlı bir dil ise yabancılık taşıyan sözcüklerin kullanılmasıyla olur. Burada yabancılık sözcük ile kastedilen, yerel sözcük, metafor, uzatma ve yaygın kalıpların dışına çıkan her şeydir. Aristoteles’e göre metaforlardan bilmece çıkar, yerel sözcüklerdense garabet. Çünkü bilmecenin biçimi, gerçek şeylerden söz ederken olanaksız şeyleri bir araya getirir ve bu da metaforların bir arada kullanılmasıyla yapılabilir. Garabet ise yerel sözcüklerin kullanılmasından gelir. Bu sebeple Aristoteles bir şekilde bunların kıvamını tutturmak gerektiğini belirtir. “Çünkü yerel sözcükler, metaforlar, süslemeler ve sözü edilen diğer biçimler dili beylik laflardan ve yavanlıktan kurtaracaktır, yaygın sözcükler de açıklığı sağlayacaktır.” (Aristoteles, s. 66) Buradan anlaşılır ki, dil kullanımında metaforları, süslemeleri, diğer biçimleri ve yaygın sözcükleri yerine göre doğru kullanmak önemlidir. “Bütün öğelerin ortak yanı ölçüdür”(Aristoteles, s. 66) Aristoteles’in belirttiği gibi ölçü, bütün öğelerde ortak bir unsurdur. Bir şiir veya öykü her şeyiyle çok güzel bir şekilde yazılmış olsa bile içinde ölçü yoksa dil kullanımı bakımından oldukça yetersiz olur. Bölümün ilerleyen sayfalarında Aristoteles, en önemli şeyin metaforik söyleyişi kullanmak olduğunu belirtir çünkü başkasından alınamayacak tek şey budur ve doğal yeteneğin göstergesidir. “Zira iyi metafor yapmak, benzerliği göz önünde bulundurmak demektir.” (Aristoteles, s. 67) Bütün bunların sonucunda denilebilir ki leksis (erdem), metaforların, süslemelerin, diğer biçimlerin ve yaygın sözcüklerin doğru kullanımı ve ölçü dil kullanımının önemli unsurlarıdır.

Aristoteles’in Poetika isimli eseri şiir, öykü, dil kullanımı ve diğer unsurları içinde barındıran, okuyucuya sanat eseri hakkında çok sayıda bilgi veren önemli bir eserdir. Edebiyatı güzel bir şekilde kullanıp ortaya her şeyiyle doğru ve faydalı bir sanat eseri koymayı hedefliyorsak Aristoteles’in Poetikası en büyük yardımcımız olacaktır.


KAYNAKÇA:

Aristoteles, Poetika, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mart 2022, İstanbul.

80 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Zühre

bottom of page