google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html Kayıp: Teksek I Meftun.Art
top of page
  • Yazarın fotoÄŸrafıMerve Alıcı

Kayıp: Teksek

Neyi arıyordu ki? Neyin aşkına neyi arıyordu yani! Sabit denizlerde alabora olmuş gemiyi kim bulmuştu? Zamanın tuhaf güzeli ve zamanın tuhaf bilinmezi, şahit olduğum kadarıyla tuhaf bir kayboluş bekliyor şimdilerde...


Denizden çıkmış, ıslak haldeki tuzlu saçlarının kokusuyla gözlerini kapadı. İki kolunu çapraz bir şekilde bedenine dolayıp sarıldı. Eğer kendine bu hareketi yapan birini görürseniz gözleriniz dolabilirdi. Gözlerini açtığında güneş batıyordu kirpik uçlarında. Kısık kısık... Kısıklı ses..

İnsanın savunma mekanizması iki şekildedir ya hani, ya kaç ya savaş... Benim tanıdığım kız kaçıyordu. Bu onun için bir lütuftu. Beni dahi böyle düşündürebiliyor. Alıngan ruhu, kaba hitaplar karşısında sabırla tepeleniyorken kimseciklerin ruhu duymadan kaçmıştı yine. Nice gurbetler sığarcasına... Taşımıştı kalbiyle. Çocukluğundaki eve...


Yeşil, çiçekli bir bahçenin tek katlı evi karşısında durduk. Önümde ve arkamda kavak ağaçları çevriliydi. Ağaçların boyu çok uzundu ve yaptığımız her şeyi görebiliyordu. Tanıdığım kızı takibe başlamıştım. Odasında yalnız başına duruyordu. Sessizliğe dayanamadığımdan kendi kendime muhabbet etmeye başlamıştım.


"Merhaba kızım seninle vakit geçirmeyi seçtim."

Onaylayan bir baş sallayışla gülümsedi. Aynadan birbirimize bakıyorduk. Gözlerinin içinde geldiği alemin ışığını hissediyordum baktıkça. Ve bu bir o kadar masum bir o kadar yüce... O an:


"Seni sevyorum kızım. Yalnız değilsin." dedim.


Beni merdivenlerden hızlıca evin üstüne çıkardı. Yüksekte olmanın onu mutlu ettiğini anladım. Evin üstüne yıkılmış erik ağacından bana erik uzatırken. Onun bu cömertliği, ağaçların hışırtısı bizim sarılmamızı isterken aceleyle sarılamadan da beni aşağı indirdi. Bahçede salıncak vardı. Bu evde üç tane farklı yerde salıncak vardı gerçi. Benimle en sevdiğine binmişti. Tüm kalbimle haz alıyordum. Kolumdan tutup yan komşusuna geçtik. Oyun arkadaşları varmış. Ama yoktular. Sanki annesinin sesini duymuş gibi oldu. Bana evin yolunu gösterdi. Bundan azıcık üzülmüştü sanırım. Yalnız değildi ama onu takip ediyordum.

Kapıyı açamadı anahtar olmadığı için. Evdekilere seslenemedi de. Yokluğunu hissettirmeden eve girmeliydi. Ne yaptım biliyor musunuz? Onu kucağıma alıp balkonun demirlerine doğru yukarı uzattım. Balkondan eve soktum kendimle onu. Babası belgesel izliyordu. Aslanlar ile çitalar... Sonra ben görünmez oldum, babası aslan, kız ise çita. Koltuğun üzerinde sarılıp yuvarlandılar hayvan sesleri çıkarıp. Gülüyordular gıdıklandıkça. Bende...


Divanın altına girerken gördüm kızı. Bende girdim hemen.


"Neden şimdi divanın altındayız. Neyi bekliyoruz?" dedim.


Gözleri saklambaç oynayan çocuklar gibi kapı aralığına kilitlenmişti. Korkuyordu. Yakalanmaktan korkuyordu. Acaba neyi kaybetmekten korkuyordu?

Annesi odaya girip ikimizi de buldu. Saklandığımız yerden bizi çıkardı. Balkona çıktık. Komşunun çocukları oyun oynarken onlara bir bakışı vardı, aç gözlerle kıskanıyordu. Neden o oyuna katılamıyordu? Balkonun duvarında kurşun kalemle çizilmiş iki katlı ev dikkatimi çekti.


"Hayalimdeki evimiz ve ailem, ben yaptım." dedi.


Gülümseyerek harika olduğunu söyledim. Tıpkı benim hayalimdeki gibi... Bahçeleri öyle güzeldi ki. Balkondaki salıncakta onu sallıyordum. Ona daha önce kurmadığım cümlelerle itirafta bulunacakken, sanki bilerek beni konuşturmayıp dikkatimi bahçeye çevirtti. Bu huyuna gülmeye başladım. El ele tutuşup bahçeye çıktık. Onun arkasından yürürken:

"Seni çok seviyorum kızım." dedim. Bir kereden daha fazla.


Onun yanındayken güvendeydim. 1.38 boyu vardı. Saçları topuzdu annesi dağınık saçlı gezdirmezdi. Kırmızı tişörtü ve siyah desenli bir etek giymişti, yazlık minik sandaletiyle.


Bana güneşin batışını, kavak ağaçlarını, bahçedeki su akan hortumu, elma ağaçları ve gülleri gösterip hepsinin bana ne söylediklerini anlattı. Çok özenmiştim. Bu kız resmen ahiret hayatındaki cenneti gösteriyordu bana. Çocuğun cenneti... Var mıydı? Çocukluğun cenneti olmasın o?


Bunlara neden ulaşamadığımı düşünüvermiştim. Kayıp... Çünkü bazı anılarım kayıptı. Ve bunun hiç ayıp olmayacağını göstermişti biricik kızım. Savaşacak bir şey yoktu. Bende kaçacaktım. Ki küçük kıza yakalandım.

"Benimle hangi oyunu oynamak istersin son kez?"


"Seksek"


Dedi ve tebeşirle çizgileri çizdik. Kendimize taş seçtik. Çok zevkliydi ve bende oyun oynamayı özlemiştim. O kazandı. Ona kocaman sarıldım. Sımsıkı...

"Yalnız değilsin." dedim el sallarken.

Küçük kız:

"Ben burdayım ve seksek."


Küçük kıza:

"Ben burdayım, yine teksek."



96 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Gitti Senden

bottom of page