google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html Süper Güçlü, Süper Beceriksiz | Meftun.Art
top of page
  • Yazarın fotoğrafıÇiğdem Hasekioğlu

Süper Güçlü, Süper Beceriksiz

Süper kahramanlar daima dünyayı kurtarır ama The Umbrella Academy’de işler biraz farklı. Bu süper kahramanlar daha kendi hayatlarına çeki düzen veremiyorlar, birbirleriyle anlaşamıyorlar ve önlemeleri gereken bir kıyamet var.



Olağanüstü güçlerini gölgede bırakan derecede yakışıklı, kaslı süper kahramanlar hem sundukları iyilik timsali kişilik özellikleri hem de kötünün karşısında verdikleri ölümüne mücadeleyle seyircisini daima fantastik bir maceraya davet eder. Literatüre göre sahip olmaları gereken üstün özelliklerin yanı sıra asla kavuşamayacakları bir aşkın pençesinde kıvranmaları ve bir Aşil topuklarının, yenilmelerini sağlayabilecek büyük bir zayıflıklarının olması da onları yine ayrıcalıklı bir yere koyar. Marvel, Disney, Hollywood sağ olsun dünyayı kurtarmakla meşgul çokça süper kahraman yarattılar. Hatta son dönemde kadın süper kahraman üretme konusunda sahip oldukları tabuları bir bir yıkmaya bile başladılar. Sadece bu yıl She-Hulk, Ms. Marvel, Hawkeye, THOR 4: Love and Thunder filmlerinde 4 farklı kadın süper kahraman izleyeceğiz ki kadın süper kahraman hikayelerinin gişe yaptığı artık reddedilemez bir gerçek.


Tüm bu süper kahraman hikayelerinin yanında Netflix’de yayınlanan The Umbrella Academy bilinen süper kahraman hikayelerine alternatif olabilecek karakterleriyle kanımca oldukça iyi bir yapım. Ülkemiz için diğer Netflix dizilerinin gölgesinde kaldığı söylenebilir. Yurt dışında ise ciddi bir fan, fan sayfası ve okur sayısına sahip. Önce diziden biraz bahsedip ardından süper kahraman kavramına aykırı yönlerini masaya yatırmak, diziyi özel kılan yönleri görmek için yararlı olacak.



The Umbrella Academy 2019 yapımı bir Netflix dizisi. Steve Blackman tarafından yaratıldı ve başrollerini Elliot Page,Tom Hopper, David Castañeda paylaşıyor. Dark Horse tarafından yayınlanan aynı isimli çizgi roman serisinden uyarlanmış bir dizi Umbrella Academy ki aynı yayıncı Avatar: Son Hava Bükücü ve The Witcher, Stranger Things gibi diğer çizgi romanlarıyla da biliniyor. Netflix yakın zamanda dizinin 3. sezonunu da yayınlayacağını duyurdu.


Aydınlatıcı bir girizgahtan sonra diziyi daha detaylı incelemeye geçelim. Hikaye, hamile olmayan farklı yaşlardaki 43 kadının bir gün aniden 43 olağan dışı çocuk doğurmasıyla başlıyor. Bu çocukların 7 tanesini Sir Reginald Hargreeves evlat ediniyor ve onları büyütüyor. Dizi bu sayede daha ilk saniyelerinde seyirciyi içinde yaşadığı gerçeklikten çekip almayı ustaca başarıyor. Artık fantastik bir dünyanın kapılarından geçmiş oluyoruz. Bir girişimci ve bilim insanı olan Sir Hargreeves evlat edindiği bu süper güçlere sahip 7 çocuğu soğuk bir disiplinle büyütüyor ki onların kendisine “baba” demelerine izin bile vermiyor. Bunun yerine çocuklarının yararlılık derecelerine göre onlara numaralar veriyor. 1 numara, 2 numara… Dizinin 1. Sezonu Sir Hargreeves’in ölümü sebebiyle çocukların bir araya gelmesiyle gelişen olayları anlattığı için onu bu sezonda yakından tanımayacağız. Ancak 2. sezon, finale doğru bu sıra dışı adamın ne işler karıştırdığına daha yakından tanık olacağız.


Diğer süper kahraman hikayelerinden alışık olduğumuz üzere kötü bir gücün kendi çıkarları için dünyaya saldırması, gelişen olaylar sırasında daha çok güç kazanması, yer yer süper kahramanı aldatması, alt etmesi, onu sevdikleriyle tehdit etmesi gerekiyor. Bunun karşısında süper kahramanımızın büyük fedakarlıklar göstermesi, filmin sonuna doğru bu kötü gücü nasıl alt edeceğinin bilgisine ulaşarak yenmesi gerekiyor. İşler The Umbrella Academy için böyle gitmiyor. 7 süper kahramanın 6 numarası Ben bir görev sırasında henüz 14 yaşındayken ölüyor ve bu diğer kardeşlerin dağılma sürecini başlatıyor. Vücudundaki bir portal sayesinde başka bir evrenden yaratıkları çağırma gücüne sahip bir süper kahraman için erken bir ölüm. Ancak 6 numara hayalet olarak güçlerinden çoğunlukla yoksun bir şekilde ölülerle konuşabilen kardeşi 4 numarayla yaşamaya devam ediyor. Dünyaya tam olarak veda etmiyor yani. 2. Sezon biterken de 3. sezon için hikayenin önemli bir parçası olacağının sinyallerini veriyor.


Akademi’nin diğer üyelerine gelirsek 1 numara Luther süper büyük kaslarıyla 10 insan gücünde, 2 numara Diego bir bıçak ustası, 3 numara Allison sözleriyle insanlara istediklerini yaptırabiliyor, 4 numara Klaus’un ölülerle konuşabiliyor, 6 numara Ben’in öldüğünü biraz önce söyledik ve 7 numara Vanya duygularını güce dönüştürüp her şeyi yıkabiliyor. Bu süper kahramanların bir araya gelerek 6 gün sonra meydana gelecek olan kıyameti durdurması gerekiyor ama kimse oralı değil. 1 numara fiziksel görünüşü ve Allison’a olan karşılıksız aşkı, 2 numara polisle olan sorunları, 3 numara evlilik problemleri, 4 numara uyuşturucu sorunu ve 7 numara ise özgüven sorunlarıyla meşgul. Bu açıdan bakıldığında öykü, hikâyesini anlattığı süper kahramanların insan yönlerini öne çıkarıyor. Dizi, bu açıdan da diğer süper kahraman örneklerinden ayrılıyor çünkü görünen o ki kimsenin yaklaşan kıyameti durdurmak, dünyayı kurtarmak gibi bir niyeti yok. 5 numara dışında. 5 numaranın diğer kardeşlerinin aksine adı yok. Süper gücü ise zamanda ileri geri gidebilme. Dizinin kahramanı 7 numaralı kardeş Vanya olarak görünüyor ama hikaye aktıkça 5 numaranın aksiyonları ve öyküde kapladığı yer onu sanki Vanya’nın önüne taşıyor. 13 yaşlarında gücünün nasıl kullanacağını tam olarak öğrenmeden zamanda ileri giden 5 numara orada sıkışıp 45 yıl geçiriyor. Kıyamete şahit olup geri dönüyor. Geri döndüğünde ise artık 58 yaşında ama hala 15 yaşındaki halinde ve şortlu akademi üniformasıyla kardeşlerini bir araya toparlayıp kıyameti önlemeye çalışıyor. 13 yaşındaki şortlu bir çocuğa inanmak, onun dediklerini yapmak güç tabi.

5 numara vücudunun sergilediği üzere 13 yaşında ancak giriştiği aksiyonlar zaman zaman 58 yaşında birinin olgunluğunda zaman zaman yaramaz bir çocuk gibi. Vanya’nın hikayenin kahramanı olmasına karşın dizinin en dikkat çekici karakterinin öncelikle 5 numara ardından 4 numaralı kardeş Klaus olduğunu su götürmez.


Dizi ve filmler müzikler ustaca kullanıldığında etkisi yüksek sahneler yaratılabilir. Hatta hafızanızı zorladığınızda bazı şarkıların filmlerin önüne geçtiği örnekler bile bulabilirsiniz. The Umbrella Academy en aksiyonlu, kanlı bıçaklı sahnelerine eşlik eden, çoğunlukla sahneyle zıtlık kuran şarkılarla etki gücünü yukarılara çekiyor. Öyle ki dizinin şarkı seçimlerinin ikonik olduğunu ve seyircisinin en az yeni bölümler kadar heyecanla beklediğini söyleyebiliriz. Dizinin yaratıcı Steve Blackman röportajında kabaca birçok yaratıcının önce sahneyi yazdığını sonra şarkıyı seçtiğini ancak kendisinin bir şarkı duyduktan sonra sahne yazdığını bile söylemiş. Önerim, diziyi izlemeye karar verdiğinizde özellikle 5 numaranın ve akabinde diğer karakterlerin dövüş sahnelerinde kulağınıza gelen müziğe dikkat etmeniz.

İncelemenin sonlarına geldiğimizde öykünün tutarlı, yan hikayelerin hepsinin sonunda ana hikayeyle birleşerek yapımı zenginleştirdiğini ve yapımın temposunun yüksek, sürprizlerinin bol olduğunu söylemekte yarar var. Uçmalı, kaçmalı, ışınlı, batmobilli süper kahraman hikayelerini bir tarafa bırakıp daha beceriksiz, komik ve hatta sözleştikleri saatte buluşmayı bile beceremeyen süper kahraman hikayesini kaçırmayın bence.

115 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page