google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html HAFIZA
top of page
  • Yazarın fotoğrafıGamzenur Çeliktaş

HAFIZA


Yağmur damlaları ağaçlardaki yaprakların üzerinden kayarken genç kadın pencerenin önüne oturmuş gökyüzünü izliyordu. Avuçlarının arasındaki kahve dolu fincanı dudaklarına götürdü. Filtre kahvenin acı tadı boğazından geçerken gözleri duvardaki fotoğraflara kaydı, bir zamanlar yüzünü güldüren sevdiğiyle olan fotoğraflara. Genç kadın yutkunarak usulca gözlerini kapattı. Sevdiğini kaybedeli 2 sene olmuştu. Kemal iş için şehir dışına giderken uçağın düşmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Uçağa binmeden önce Leyla ile vedalaşırken gözlerinin içine bakıp, “Kavuşuncaya kadar kendine iyi bak Leyla’m.” demiş ve alnından öpmüştü. Leyla da onun avcunu öpmüş ve elleri yavaşça birbirinden ayrılmıştı. Bilmiyorlardı ki o eller son kez birleşmişti. Leyla, gözlerini açarak aniden ayağa kalktı ve dışarı çıkmaya karar verdi. Siyah bir pantolon ve siyah kazak giyerek üzerine aynı renkte kabanını geçirdi ve botlarını giydi. Çantasını alarak evden ayrıldı. Binadan çıktığında bahçedeki kediyi gördü ve yanına giderek yavaşça başını okşadı. Adımlarını arabaya doğru yöneltti. Birkaç dakika sonra arabayı Kemal’in yanına gitmek üzere çalıştırdı.

Radyoda Mark Eliyahu ve Cem Adrian'ın Derinlerde şarkısı çalıyordu.

"Ezberimde yüzün

Silmek öyle kolay mı?"

Leyla kaşlarını çatarak önündeki yola odaklanmaya çalıştı.

"Bana hatıradır ateşin

Yanarım, yanarım"

Derin bir nefes alarak direksiyonu sımsıkı kavradı. Yarım saat sonra Beyoğlu Mezarlığı'nın önündeydi. Genç kadın bir süre bekledikten sonra torpidoyu açtı ve içinden siyah bir başörtü çıkartı. Bunu hep burada saklardı çünkü sık sık ziyaret ederdi Kemal’i. Başörtüyü yavaşça başına taktı ve yan koltuktaki çiçekleri alarak arabadan indi. Yavaş adımlarla Kemal’in mezarının başına geldi ve soğuk mezar taşının üstüne oturdu. Elindeki çiçeği poşetinden çıkarttı ve toprağa sabitledi. Gözlerini Kemal’in isminin ve soyadının yazdığı mezar taşına çevirdi. “Sevdiğim.” dediği anda gözünden bir damla yaş süzüldü. “İnsanın hafızası hem çok değerli hem de kötü bir şey. İyi olan tarafı, özlediğin insanları ve onlarla ilgili olan güzel anıları hatırlatması; kötü olan tarafı ise, o anıların tekrar yaşanamayacak olması ve sadece hafızada kalması.” Leyla gözlerinden yaşlar süzülerek bir parmağını kafasının kenarına doğru götürerek, “Seni buradan çıkaramıyorum Kemal.” dedi. Hıçkırarak, “Çıkarmak da istemiyorum zaten. Nasıl çıkarabilirim ki? İnsan sevdiğini bile isteye nasıl unutabilir?” dedi ve bir eliyle toprağı sıktı. Gözyaşlarını yavaşça silerek Kemal’in isminin yazdığı mezar taşını öptü ve başını oraya yasladı. Bir süre öylece durduktan sonra ayağa kalktı ve mezarlıktan çıktı. Derin bir nefes alarak başını havaya kaldırdı ve gözlerini kapattı. Yağmur gözkapaklarına değerek yanaklarından aşağı doğru kaydı. Gözlerini açtı ve arabaya doğru yöneldi. Birkaç dakika sonra sık sık uğradığı kitap kafenin önüne geldi ve arabadan indi. Kafenin kapısını açtı ve cam kenarına oturdu.

Çantasından Attilâ İlhan’ın Yağmur Kaçağı isimli şiir kitabını çıkardı ve kalbinde Kemal’in sevdası, dudaklarında hüzünlü bir gülümsemeyle şu satırları okudu:

“elimden tut yoksa düşeceğim

yoksa bir bir yıldızlar düşecek

eğer şairsem beni tanırsan

yağmurdan korktuğumu bilirsen

gözlerim aklına gelirse

elimden tut yoksa düşeceğim

yağmur götürecek yoksa beni.”


KAYNAKÇA:

Attilâ İlhan, Yağmur Kaçağı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2021.


60 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kimsesiz

8 Numara

bottom of page