google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html Kitap ve İnsan I Meftun.Art
top of page
  • Yazarın fotoğrafıGamzenur Çeliktaş

Kitap ve İnsan

Temmuz sıcağı pencereden tüm odaya dolduğu sırada masa başında soğuk kahvemi yudumluyordum. Kahvenin tadı boğazımdan geçtiği sırada yeni aldığım kitabın kapağını açtım. Gözlerim kitabın ilk satırlarıyla buluştuğunda hafifçe gülümsedim. “Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık, yüzün her bulutlandığında. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep. Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine… Söze inandım, gövdene ondan çok… Alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca.” (Şükrü Erbaş, İnsanın Acısını İnsan Alır, s. 7)



Kitap satırları insanın içine işliyordu. İnsan her okuduğu satırda kendini görüyordu, duygularını görüyordu. Çaresizliği, hüznü, mutluluğu ve umudu görüyordu. Bu bazen çok güzel bir şeydi çünkü dünyadaki çoğu insan bir kitap satırının kalbe ayna tuttuğunun ne demek olduğunu bilmiyordu. Bazen de çok kötü bir şeydi çünkü kitap okumak insanın rahatını kaçırıyordu. Bir kitap okudum ve rahatım kaçtı. Bir kitabı okuyup bitirdiğinizde içinizde kalan o buruk his insanı boşluğa sürüklüyordu. Ben her okuduğumda acı tatlı hislerle doluyordum. Zihnimde bu düşüncelerle bir süre daha kitap okuduktan sonra sandalyeden kalktım ve kahvemi alarak pencerenin önünde durdum. Gökyüzü hafif bulutluydu. Mahallede oyun oynayan çocukların kahkahaları yankılanıyordu. Bir süre onları izleyerek kahvemi içmeye devam ettim. Daha sonra giyinip dışarı çıktım ve adımlarımı Mehmet Amca’nın sahaf dükkanının olduğu yere doğru yönelttim.

Birkaç dakika sonra dükkanın kapısını araladığımda yukarıdaki boncuklar şıkırdadı. Mehmet Amca sesi duymuş olacak ki gür ve kibar sesiyle “Buyrun, hoş geldiniz.” dedi. Onun masasına doğru ilerlediğimde kendisini dev bir kitap yığınının arasında gördüm. Gülümseyerek “Yine kitapların içinde kaybolmuşsun üstad.” dedim. Mehmet Amca kafasını eğdi ve gözlüğünün üzerinden bana baktı. Gülümseyerek “Sen miydin Leyla? Hoş geldin. Ne yapayım be kızım. Benim ilacım bunlar. Bunlardan başka hiçbir şey meşgul etmiyor beni.” dedi. Onaylarcasına kafamı salladım ve yavaşça masanın önündeki sandalyeye oturdum. “Ben de kitaplarla uğraşmayı, onlarla hemhâl olmayı çok seviyorum. Kesinlikle insana iyi gelen bir yanı var.” dedim. Mehmet Amca söylediklerimi onaylayarak elindeki küçük fırçayı silkeledi ve eline başka bir kitap alarak temizlemeye başladı. “Ödev için bir yazı yazıyordun. Ne durumda halledebildin mi onu?” diye sordu. Derin bir nefes alarak “Nereden başlayacağımı bilemiyorum bir türlü. Kafamda bir şeyler dönüyor ama bir türlü birleştiremiyorum onları.” dedim sıkıntılı bir şekilde.

Mehmet Amca elindeki fırçayı ve kitabı masaya bıraktı. Gözlüklerini yavaşça çıkararak masanın üzerine koydu. Ellerini birbirine kenetleyerek masaya koydu ve gözlerini bana çevirerek “Zihnindekileri bir araya getiremiyorsan kalbini dinle o halde.” dedi. Ona sorgulayıcı gözlerle baktığımda gülümseyerek şöyle dedi: “Ben her insanın hayata gelişinin bir anlamı olduğuna inanıyorum. Hayatta hiçbir şey sebepsiz değildir. İnsanın en ufak bir davranışı bile kendi hayatını ve dahi çevresindekilerin hayatını etkiler. Belki de yazacağın yazı okuyan kişinin veya kişilerin hayatına dokunacak. Etrafına bir bak güzel kızım. Dünyada, şu anda geldiğimiz noktada insanların yavaş yavaş duygularından uzaklaştığını fark edeceksin. Herkes ezbere yaşıyormuş gibi. Çoğu zaman kalbimizin dinlemiyoruz. Bazen bilerek duymak istemiyoruz fakat insanın kalbi onun pusulasıdır. Bu söylediklerim sana saçma gelebilir, saygı duyarım, senin düşüncen fakat amacım bir nebze olsa da sana yardımcı olabilmek kızım. Kalbin daima sana doğru yolu gösterir Leyla. Zihninin karmaşıklığından sıkıntıya düştüğün zamanlarda kalbine dikkat kesil. Bakalım o ne diyor?” Mehmet Amca sözlerini bitirdiğinde gülümseyerek ona teşekkür ettim ve oradan ayrıldım. Eve geldim ve hemen masanın başına oturdum. Önüme beyaz bir sayfa çekerek kalemi elime aldım ve derin bir nefes alarak temiz sayfayı başlıkla buluşturdum: Kitap ve İnsan.

61 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Zühre

bottom of page