google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html Psikoloji Tarihinde Kadınlara Yönelik Ayrımcı Bakış | Meftun.Art
top of page
  • Yazarın fotoğrafıAçelya Daştan

Psikoloji Tarihinde Kadınlara Yönelik Ayrımcı Bakış

Güncelleme tarihi: 13 Nis 2021


Kadınların günümüzde maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik şiddet. bizi gitgide toplumda ve tarihte kadının yerini sorgulamaya itiyor. Kadına yönelik ayrımcılık ve toplumun kadına dayattığı bir takım zorluklar ne geçmişimizle sınırlı ne de bugünümüzle. Ne yazık ki ayrımcılığın ve ikinci plana atılmanın boyutu veyahut yöntemi değişse de kadın her çağda ve her yerde dezavantajlı konumunu sürdürmekten geri durmuyor.


İnsanı anlamaya çalışan ve insan zihninin karmaşık yapısını çözmeye uğraşan bir disiplin olarak kabul ettiğimiz psikoloji alanının tarihinde bile kadına yönelik ayrımcılığın boyutu önemli bir yer tutmaktadır. Bu yazıda size psikoloji tarihinde ayrımcılığa uğramış fakat hiç pes etmeyip güçlü duruşlarıyla büyük başarılara imza atmış olan bazı kadınlardan bahsedeceğim.


Eleanor Gibson… Gibson, 1930’larda Yale Üniversitesi’ndeki bir yüksek lisans programına başvurur fakat laboratuvar yöneticisi kendisine binada bir kadının bulunmasına izin verilemeyeceğini söyler. Ayrıca kadın olduğu için psikoloji seminerlerine katılmasına, laboratuvarları ve kafeteryaları kullanması da izin verilmez çünkü bu yerleri kullanma hakkına sahip olanlar yalnızca erkeklerdir.



Bu olayın üzerinden otuz yıl geçtikten sonra da psikoloji tarihinde kadının yerinin pek değiştiğini söyleyemiyoruz ne yazık ki.

Sandra Scarr, Harvard Üniversitesindeki yüksek lisans programı için 1960 yılında mülakata çağrılır ve gittiğinde şunları duyar:

“Sen yüzde yetmiş beş ihtimalle evleneceksin. Çocukların olacak ve eğitimini kesinlikle bitiremeyeceksin. Ailene ayırdığından arta kalan vakit ve enerji hiçbir şekilde bir işe yaramayacak.”

Bu sözler ile kadına atfedilen rollerin o zamanda da ne kadar baskın bir rol oynadığına şahit oluyoruz. Bu zihniyete göre bir kadının hem ailesini hem de mesleğini aynı anda idare edemeyeceğine olan inancın ne denli büyük olduğunu görüyoruz.


Sırf kadın olduğu için birçok zorlukla mücadele etmek zorunda kalan bir diğer isim ise Mary Calkins. Mary Calkins, Wellesley Collega’da Yunan felsefesi üzerine dersler verdiği dönemde uyguladığı başarılı öğretme teknikleri ile bir psikoloji profesörünün dikkatini çekmeyi başarır. Profesör, bir yıl eğitim almak amacıyla ona psikoloji öğretimini teklif eder. Mary Calkins bu teklifi kabul eder etmesine fakat o dönemde kadınların psikoloji eğitimi alması gibi bir durum söz konusu bile değildir. Sadece derslere girmek şartıyla William James ve Josiah Royce destekleriyle Harvard’da eğitim almaya başlar. Kayıtlı öğrenci olmasının olanağı yoktur. Gelecek yıl Mary Calkins, Wellesley Collega’da ilk psikoloji laboratuvarını kurar. Bir hayli psikoloji birikimine sahip olarak Harvard’a doktora için başvurur. Laboratuvar kurmuş olmasına ve Harvard eğitimini başarıyla tamamlamasına rağmen doktora başvurusu kabul edilmez.

Bu güçlü kadınlar verdikleri zorlu mücadelelerden sonra adlarını duyurup çok önemli işlere imza attı. Eleanor Gibson, 1972'de Susan Linn Sage Psikoloji Profesörü seçildi ve Cornell'de bağışlanmış bir profesörlüğe atanan ilk kadın oldu. 1992'de Ulusal Bilim Madalyası aldı. Gibson; Richard Walk ile birlikte keskin bir düşüş görüntüsü vermek için tasarlanmış, özel olarak inşa edilmiş bir cam masa üstü içeren "görsel uçurum" deneyini geliştirdiler. Gibson ve Walk, bebekler de dâhil olmak üzere genç hayvanlarda görsel derinlik algısını test etmek için bu düzeneği kullandı. Görsel uçurum daha sonra algısal psikolojide çok önemli bir araştırma aracı haline geldi.


Sandra Scarr, dedikleri gibi okurken evlendi ve eğitiminin üçüncü yılında anne oldu ama toplumun iddia ettiklerini başarılarıyla ve çalışmalarıyla yalanladı. Yale Üniversitesi’nde psikoloji alanında ilk kadın profesör oldu. Minnesota Transracial Benimseme Çalışması ve Minnesota Ergen Evlat Edinme Çalışması da dâhil olmak üzere kalkınma çalışması için temel kaynaklar oluşturdu.


Mary Whiton Calkins ise American Psychological Association (APA)’nın ilk kadın başkanı oldu. 1903 yılında Amerika’daki en ünlü elli psikolog listesinde on ikinci sırada yer almayı başardı. Hayatı boyunca psikoloji ve felsefeyle ilgili pek çok çalışma yaptı. Dört kitap, psikoloji ve felsefe üzerine yüzden fazla makale yazdı.


Bu üç kadın psikoloji tarihinde kadınların uğradığı ayrımcılık konusunda çok küçük bir örnek teşkil ediyor. Anlattığım bu kadınlar onlara söylenenleri kabullenmeyip dayatılanlar karşısında susmayıp kendini kanıtlayan ve psikoloji alanına değerli katkılar sağlayan çok kıymetli insanlardır. Bu kadınlar güçlüklerden sıyrılıp mücadelelerinde galip gelmeyi başarmışlar ve alanımızın gurur kaynağı olmuşlardır ama o dönemde birçok yetenekli kadın psikoloğun veya psikolog adaylarının sırf cinsiyetinden dolayı mesleğini icra edemeyip sönüp gittiği de acı bir gerçektir.


KAYNAKÇA:

Duane P. Schultz, Sydney Ellen Schultz,/Modern Psikoloji Tarihi/Kaknüs Yayınları

780 görüntüleme3 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page