Okulun cezaevi koğuşunu andıran daraş koridorunda volta atarak nöbetimi ifa ederken Saçma, sokağı dönen bir adamın yüzüne aniden de çarpabi(diği)lir* gibi anlamsız bir şekilde benim de yüzüme vurdu. Eşrefi mahlûkat olan insanın hayatının çeşitli boyutlarda anlam kazanan uyku, yemek, haz, zevk, koku, çalışma, para hatta hayat benliğimde anlamını yitirdi. Bir vitrin gibi hayatımda dizilip rutine binen onca şey tuzla buz oldu. İnsanın varoluş felsefesinin bunlar olmaması gerektiği hissi içime doğdu. O anda havsalama, Albert Camus'un "Yaşamak bu kadar absürd'ken yaşamın bir anlamı olabilir mi?" sözü düştü. Ne zaman ki bedenimde tutsak ruhumu, ait olmadığı bir yerlere sürüklesem zihnim, bana eziyet veren bu tür düşünceleri hatırlatıyor. Aslında farkındayım, bir ömürdür bedenime yabancı ruhuma bir mahkûm gibi içimde taşıyıp kendimle beraber ait olmadığı yerlerde bulunma eziyeti yaşatıyorum ama ne yapabilirim ki? Ruhum bütün arayışlarının beyhude bir çaba olduğunu, aradığı şeyin varılacak bir durak değil de yolda olmanın yoğun arzusu olduğunun realitesini kabullenmek istemiyor. Ah, keşke bunu bir bilse! Bir bilse de uslansa! Yakamdan düşse!
Ruhum bir bilse: Daha yaşamayı anlamlandıramazken, yaşamın anlamının sırrına varmanın mümkün olmadığını? Hadi söyle, kim bulmuş ki "Kayıp Zamanın İzinde"** bu sırrı? Ne Marcel Proust ne Albert Camus ne de Sisifos. Kim bilir? Belki de yaşamın anlamı; ne cezbe gelmiş bir dervişin "hu" çekişinde ne masa başında dirsek çürütmüş edebiyatçıların kaleminde ne ölene kadar düşüncelerde boğulan feylesofların idelerinde ne de absürdizimdedir. İnanç dâhil hiçbir kaygı taşımayarak koridorlarda koşuşturan bu çocukların yüreğindedir. Belki de her birimizin yüreğinde ya da hiçbir yerde. Çünkü yaşamak üzerimizde bu kadar saçma dururken onu anlamak ne mümkün? Yaşamak, yaşamın tutarsızlığını, amaçsızlığı bilhassa anlamsızlığını döngüsel ilişkisi içerisinde düşünmek değil de belki de sadece yaşamaktır. İster bir durakta istersen bir yolda... Sana biçilen ömrü tüketmektir.
* Albert Camus’un Sisifos Söyleni kitabından
** Marcel Proust'un eseri.
Comments